Panik ataklar aniden ortaya çıkan şiddetli korku nöbetleridir. Korkunun artmasıyla beraber fizyolojik tepkilerde ortaya çıkar. Bu fizyolojik tepkiler: kalpte hızlanma, ağız kuruması, nefesin hızlı ve kesik kesik olması, terleme, titreme, ellerde ayaklarda uyuşma, baş dönmesi, bulantı, kendi bedeninden ayrılıyormuş, ona yabancılaşıyormuş hissi, çevreye yabancılaşma hissi gibi belirtilerdir. Tüm bu belirtiler insanda korktuğu şeyin olmakta olduğuna, örneğin kalp krizi geçirdiğine, ya da nefessiz kalıp boğulacağına ya da çıldıracağına olan inancının artmasına sebep olur. Bu korku giderek dehşete dönüşmektedir.
Kişinin bu durumdan kurtulmasında bilişsel davranışçı terapi etkili yöntemlerden biridir.
Bu yöntemde sırasıyla;
Bireyin yaşadığı ilk atak ya da iyi hatırladığı bir atak ele alınır. O atak esnasında bedeninde ne hissetti? Bu bedensel duyumlarını nasıl yorumladı, ne düşündü?
Kaygılıyken bedenimizde ne gibi fizyolojik belirtiler yaşarız? Bunları neden yaşarız? O an kişinin gerçekten korktuğu şey neydi.
Yani gerçekten kalp krizi geçiriyordu ya da boğuluyor muydu? İkinci varsayım, o an yaşadıkları insan kaygılıyken ortaya çıkabilen nahoş ama tehlikesiz fizyolojik tepkiler miydi?
Sonrasında görüşmede bu varsayımlar üzerinde konuşulur.
Devam eden görüşmelerde, yaşanılan ataklar bu şekilde ele alınmaya devam eder. Buna bilişsel yeniden yapılandırma denir.
Bu yapılandırmalar sonunda zamanla panik hissi ve sıklığı azalmaya başlar